Gözün Aydın, kulakların Manisa!
2024 yılına kadar sözleşmeyle bağlı olmasına rağmen cumartesi gecesi itibariyle Samanyolu TV, Samanyolu Haber TV, Mehtap TV, Yumurcak TV ile Türkiye'nin ilk Kürtçe özel televizyonu Dünya TV'nin de aralarında bulunduğu 13 TV ve radyo kanalı, Türksat uydu yönetimi tarafından fişi çekilerek karartıldı.
Hatırlanacağı gibi seçimlerden önce Bugün TV ve Kanaltürk yayınları da kayyum çökertilmek suretiyle ele geçirilmişti.
Bu vesile ile duygu ve düşüncelerimi bir liste halinde tertib ederek kararda emeği, cür'eti ve pozisyonları itibariyle katkıda bulunan çevreleri anmak istedim.
Bu cümleden olmak üzere en başta “İnlerine gireceğiz inlerine” diyerek kararlılığını aylar önce belirten ‘Devlet aklı'na...
Olması gerekenle olan arasında, hukuka dayalı kamu nizamı ile parti devleti anlayışı arasında sıkışıp kaldığı anlaşıldığı halde yine de, “Basın özgürlüğü ve entelektüel özgürlük benim için kırmızı çizgidir. Eğer bir entelektüele, köşe yazarına veya gazeteciye herhangi bir saldırı olursa onların savunucusu olurum. Buna garanti veriyorum” diye gürlemesine rağmen elinden bir şey gelmediği için mizah malzemesi haline gelen Başbakan'a…
Konuyla ilgisi yok gibi görünse de, haksızlığa uğrayan insanların hukuk arayışını, “Sulh Ceza Hakimlikleri Anayasa'ya aykırı değildir” kararıyla sakata çıkaran Anayasa Mahkemesi'ne...
Süreç boyunca karartma işlemini gerçekleştiren bürokratlara; onlara ilham, gaz ve şevk telkin eden bilumum muktedirlere ve muktedirlere ve tabii ki kordonla bağlı olarak yaşayabilen havuz medyası çalışanlarına...
Bu önemsiz habere internet sayfalarında bile yer vermekten çekinerek, bir nevi, ‘Ben öpüleceklerdendim; ipi çekilecekler işte bu arkadaşlar” tavrıyla meseleye ilgisiz duran Doğan medya üst yöneticilerine, yazarlarına, editörlerine...
Türksat uydularından halen cayır cayır yayın yapmaya devam eden ve herhangi bir yanlışlarında sıranın kendilerine geleceğini çok iyi bilen sair TV ve radyo kanallarına; hasseten çörekotu yağı, çakma bal, akıllı telefon, ütü gerektirmeyen yatak çarşafı, uzayan hortum, mucizevi prostat ilacı gibi dünyevî ürünler yanında Arşı titreten sırlı dualar kitabı, dinleyenlere anî bir metafizik ürperti (hatta endişe) veren ilahi albümleri gibi mânevi ürünler de pazarlayarak ekmeğini taştan çıkaran yayıncı-esnaf kuruluşlara...
Ekran karartma projesini açıkladığında kendinden bir şey sorulmadığı halde, “Katılıyorum, çok insaflı gidiliyor” diyerek lâfa karışan ve olaydan günlerce sonra, “Ağzıma sağlık” diyerek olaydaki istikrarlı çizgisini ve katkısını savunan başörtülü güzel bacımıza...
“Ben zaten hissediyordum abi, bunlar çok olmaya başlamışlardı. Ergenekon ve Balyoz'da orduya kumpas kuranlar da bunlardı; Nedim'le Ahmet'e yaptıklarını unutmadık. Oh olsun alçaklara, sevinmeyen nâmerttir” diyerek uzakgörüşlülüklerini ortaya koyan fikir sahiplerine...
Ve nihayet her şey gözler önünde cereyan etmesine rağmen seyirci kalarak, şimdilik hangi mânâya geldiğini pek kestiremiyor olsa da istikrar uğruna hukuksuzluğa tınmayan bütün çevrelere...
Göstermedikleri duyarlık ve vicdani tutumlarından ötürü şahsım adına gözaydınlığı diliyorum. Kendilerine, gözaydınlığı hediyesi olarak, rengi ve hâtırası asla kaybolmayan ellişer gram manevi kına takdim ediyorum.
Ekranı karartılan kuruluşlarda çalışıp evlerine ekmek götüren ve dün itibariyle işsiz kalan yakın çalışma arkadaşlarıma, ulaştırma görevlisinden genel yayın yönetmenlerine kadar her kardeşime buradan selâm ve sevgiler yolluyor, üzüntülerini paylaşıyorum.
Allahümme sâbîrîn! Kara gün kararıp kalmaz fakat kararmış bir yüz asla ağarmaz.