Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bir hafta önce, doğrusu onca önemli olay arasında kimsenin pek dikkatini çekmeyen bir hadise cereyan etti. İstanbul Belediyesi’nin üç hafta emek vererek yeniden düzenlediği şu meşhur Gezi Parkı, halka açıldıktan üç saat sonra yeniden kapatılıp gece saatlerinde tekrar açıldı.

Park açılışlarının bir anlamı var fakat ‘Park kapatılması’ tuhaf ve yeni bir kavram; onu da gördük.

Gezi Parkı, yakın zamanlara kadar toplumun arzusuna rağmen bildiğini yapmakta direten bir yönetime karşı ‘sivil’ mahiyette bir protestoyu temsil ediyordu ve bu çerçevede kaldığı az müddet zarfında sevimli bir tarafı vardı. Artık değildir. ‘Gezi’, sevimli ve masum bir sembol olmaktan çıktı; kendine Taksim Platformu adını veren ve ne idüğü tam olarak bir türlü anlaşılamayan bir topluluğun hükümet devirme oyununun adı oldu.

Parkın açıldığı günün akşamı orada yeniden eylem yapacağını duyuran Gezi lobisi, parkın yeniden kapatılmasına sebep oldu ve bu noktadan sonra çevre esnafı ile karşı karşıya geldi. Esasen dertlerinin park olmadığı çoktan anlaşılmıştı. Park hakkındaki mahkeme kararını üç hafta öncesinden bilmelerine rağmen kimselere duyurmamaya dikkat göstermeleri, samimiyetlerinin ne kadar sığ olduğunu gösterdi. Onlar, sokak tabiriyle ‘Arıza’ çıkarma peşindeydiler, sebebin mahiyeti, vesilenin niteliğini önemli değildi.

Bu haliyle Gezi, yakın tarihimize darbesever takımının ne kadar yapmacıklı ve ikiyüzlü olduğunu izah eden bir başlık olarak geçecek. Bu kelimenin önüne ve arkasına gelen bütün ciddi nitelemeler ve onur pâyeleri haysiyetini kaybetti, değersizleşti ve bir ayını doldururken bir komedi unsuru haline geldi.

Gezi hadisesi, Türkiye’de hükümetten memnun olmayan bir kitlenin, demokratik yollardan mücadele etme ümidini artık kaybettiğini göstermesi bakımından endişe vericidir. Bu kitlenin hoşnutsuzluğunu paylaşmıyorum ama gerekirse darbeyi bile alkışlayacak kadar ümitsiz ve gayrı meşru yollara savrulmuş olmalarının altını önemle çizmek gerektiğine inanıyorum.

Düşünmeli ki CHP bile bu kitlenin iktidar ümidi olmaktan çıkmış bulunuyor. Belki de sürecin asıl kaybedeni CHP oldu; çünkü ‘Geziciler’ CHP’nin kendi memnuniyetsizliklerini siyasete dönüştürüp günün birinde iktidara gelebilme ihtimaline hiç inanmadıklarını -istemeden de olsa- gösterdiler.

Hükümetin gündelik politikayı okuma kabiliyeti çok yüksek. Olayların mahiyetini çabuk kavrayarak Gezi geriliminden politik avantaj sağlamakta büyük ustalık gösterdiler ve kamuoyu desteğini artırmayı başardılar. Hükümet için başarı sayılmak lazım gelen bu fiilî durum, toplumsal barış ve huzurumuz için hiç de parlak bir karne değildir.

Gerilim düşürülmelidir ve bu görev hükümete aittir. Muhalif kitlenin düşmanlaştırılmaması, ötelenmemesi ve kendini ‘Ebediyyen kaybedenler kulübü’nün ezeli üyesi gibi görmemesi gerekiyor. Bizde muhalifler ‘Hükümeti eleştirenler’ safhasını çoktan geçip ‘Hınçlılar kitlesi’ haline gelmiş durumda. Hayli önemli bir öfke sıkışması ile karşı karşıyayız. Sonu sandıkla mühürlenen demokrasi oyunu birilerinin çıldırma raddesinde öfkeyle bilendiği bir kurgu olmamalı; herkes o oyunda bir gün başrol oynayabileceği ve sahne alabileceği ümidini koruyabilmeli.

Mesele seçim kazanmaktan ibaretse halihazırdaki hükümet son üç seçimi kazandığı gibi önümüzdeki seçimin de muhtemel galibi olacak; burada bir problem yok. Meselenin bir de huzur içinde birlikte yaşama boyutu var ve ben bu boyutun biraz ihmal edildiği görüşündeyim.

‘Diren Gezi’ sloganı, artık bir tarihî yanılgıdır. İlk safhada sempatik kalmayı başaran az sayıdaki göstericinin topladığı sempati, hınçlı gayrı memnunlar tarafından hovardaca tüketildi ve bariz bir nişane olarak ulusalcı basının tirajı düşmeye başladı. ‘Gezi ruhu’ kendini tazeleyemedi, Ulusalcı-solcu şiddet yanlıları tarafından esir alındı ve kötüye kullanılarak tüketildi. Bu espri doğru anlaşılsa ve barışçı bir yaklaşımla kendini tazeleyebilse, öfke sıkışmasına uğramış gayrı memnun kitle için demokratik bir varoluş sahası şekline girebilirdi.

Şimdi gayrı memnunların CHP ve ulusalcı huysuz takımından başka melcei kalmadı. Manzara budur ve bana göre iyi bir tablo değildir.