Ebrehe'nin filleri, Haccac'ın mancınıkları
Kâbe'de üzücü bir vinç kazası yaşandı. 8'i Türk 100'den fazla hacı adayı rahmetli oldu ve Kâbe civarındaki inşaat vinçlerinin sahibi şirket ise kazayı ‘Takdîr-i İlâhi' olarak açıkladı.
Geriye doğru gidersek Kâbe çevresinde bu tip kazâların ölümcül örnekleriyle karşılaşıyoruz. Meselâ 1997'de Mina yangınında 343, 1994'te şeytan taşlama esnasında 270, 1990 Temmuz'unda Kâbe'de tünelden geçen hacılar arasında izdiham çıkınca 426'sı Türk, tam 1.462 kişi ölmüştü. 1987'de ise Mescid-i Haram'da gösteri yapan İranlı hacılara Suudi güvenlik güçleri müdahale edince, çoğu İranlı 402 kişi hayatını kaybetti. 1979'daki ünlü Kâbe baskınında 100'den fazla eylemci ve polis, Kâbe avlusunda çıkan çatışmada öldü, avlu mezbahaya döndü.
36 yılda toplam 3 bin kişinin öldüğünü belirtiyor Anadolu Ajansı...
KÂBE'DE RANT OLUR MU DEMEYİN; FOTOĞRAFA BAKIN
Vinç kazasıyla ilgili fotoğrafı görünce âdeta tutuldum kaldım. Kâbe etrafındaki vinç kuleleri o kadar çoktu ki ve vücut dili itibariyle Kâbe'ye yönelik o kadar saygısız ve tehditkâr bir duruşları vardı ki, bu görüntü ister istemez zihnimde ‘Ebrehe'nin filleri' veya ‘Haccac'ın mancınıkları'nı çağrıştırdı.
Mescid-i Haram'ın avlusu etrafını adeta bir istilâ ordusunun robot savaşçıları gibi kuşatan vinçlerin görüntüsünü başka bir açıdan okumak da mümkün. İlk ‘cici izah' şudur: Hacı adaylarına rahat ibadet imkânı vermek için yönetim adeta durmaksızın genişletme çalışmaları yapmaktadır. Kâbe'nin bir şantiye manzarası vermesinin sebebi budur; zira her yılın muayyen birkaç günde Kâbe'ye yığılan milyonlarca hacı...”
İslâm mitolojisinde, Ebrehe'nin Mekke'ye doğru yürürken bindiği büyük ve görkemli filin ‘Mahmud' diye isimlendirildiği ileri sürülüyor. Dikkatli gözler, fotoğraftaki Mahmud'u hemen tanıyacaktır. Yakında yeni imar planı gereğince yıktırılacağı söylenen ‘Mahmud'un (El Baid Kulesi) iri ve kibirli cüssesi yanında Kâbe ve Mescid-i Haram'ın ne kadar silik göründüğü dikkat çekiyor. Bu fotoğraf, hâlâ orijinal bir medeniyete sahip olduğu iddiasındaki bütün âkil Müslümanlara, pek titretici bir ikazdır.
Doğrudur, Suudi yönetimi, hac mevsiminde Kâbe'nin daha rahat tavaf edebilmesi için genişletme çalışmaları yapıyor ama mâsum hacılardan çoğunun bilmediği bir başka boyut daha var bu inşaat görüntülerinde...
Kâbe çevresinin gayrimenkul rantı son derece yüksek ve zaten Kâbe'nin etrafı, her birini imtiyazlı Suudi kabilelerinin hissesine düşen gökdelen tarzı oteller ve AVM'lerle kuşatılmış durumda. Yönetim sadece Kâbe'ye hizmet etmekle yetinmiyor, bölgenin rantını kabileler arasında üleştirmek için, zaten daracık mekâna alabildiğince çok inşaat sıkıştırmaya çalışıyor. 2000'li yılların başında tarihi Ecyad Kalesi sırf bu sebeple yıktırılıp nüfuzlu bir kabileye tahsis edilmişti. Bu hırs uğruna tepeler dümdüz edildi. Rantı daha iyi paylaştırmak için geliştirilen projeler gerçekleştiğinde Kâbe, uzaktan işte böyle görünecek (Foto 1), hatta bu uğurda bir süre önce yaptırılan o çirkin El Baid kulelerinin bile yıktırılacağı söyleniyor (Foto 2).
MUTTAKİ OLUN; ELEŞTİREL BAKMAYIN
Türk hacıları böyle haber ve yorumları sevmez, hatta eğer birine hac esnasında emr-i Hak vaki olunca, bunu bir İlahi lütuf kabul edip fazlaca üzülmez; “Herkese böyle ölüm nasib olmaz, Allah rahmet etsin” der geçerler. Rahmetli anacığım ve kayınvalidem tünel faciası esnasında hacda bulunuyorlardı; bu meselelerin sohbeti aile meclisinde geçtiği için yakından biliyorum. Zaten Diyanet mensupları da hacıları daha gitmeden evvel, “Orası meşakkat yeridir; çektiğiniz sıkıntıları büyütmeyin, ibadetlerden feyz almaya bakın” yollu telkinlerde bulunurlar.
Ebrehe'nin filleri: İşte, Kâbe etrafında sürdürülen ‘imar' çalışmaları tamamlandığında ortaya çıkması beklenen görüntü. Rant kulelerinin kuşattığı Mescid-i Haram'ın dili olsa herhalde şöyle söylerdi: “Ey Müslümanlar, sizin İslâm medeniyeti, İslâm mimarisi dediğiniz şeyden anladığınız bu mudur?”
EBREHE'NİN FİLLERİ!
Ebedi sulh ve selâmet yurdu olması gereken Kâbe'nin tarihi geçmişine bakalım kısaca. Kâbe'ye yönelik ilk saldırı, takriben 570'inci senede ‘Fil Sûresi'nde bildirilen Ebrehe vakasıdır. Ebrehe'nin Habeşistan Krallığı'na bağlı Yemenli bir Hıristiyan yönetici olduğu rivayet ediliyor. Kâbe'nin Arap kabileleri arasındaki şöhretini kıskanınca Sana şehrinde Kâbe'yi gölgede bırakacak büyük bir kilise yaptırmış. Yemenli Araplar buna öfkelenip mâbede ağır hakarette bulununca öfkeye kapılıp, Kâbe'yi yıkıp taşlarını Yemen'e taşımaya karar veren Ebrehe, çok sayıda fille hareket geçiyor fakat Mekke'ye giremeden gökte beliren Ebabil kuşlarının attığı ‘siccin' denilen küçük taşlarla ‘yenilmiş ekin yaprakları' gibi kendisi de filleri de helâk oluyor.
HACCAC'IN MANCINIKLARI!
İslâm tarihinde Kabe'nin başına gelen en büyük felâketlerden birinin faili, ‘Zâlim' diye şöhretlenen Haccac'dır. Haccac, Şam merkezli Emevi saltanatının en güvenilir (operasyonel) elemanlarından biri olarak Mekke'de Emevi hilâfetine muhalefet eden Abdullah bin Zübeyr'i cezalandırmak için görevlendirilmişti. 2 bin kişilik kuvvetiyle Taif'ten hareket eden Haccac, evvela ‘Beled'ül Emîn' Mekke'ye giden yolları kestirerek şehri ablukaya aldı ve gıda sevkiyatını engelledi. Ardından 5 bin kişilik yardım kuvveti gelince şehri kuşatarak mancınıklarla şehri taşa tuttu. Hac mevsimiydi ve örfe göre Haram aylar içinde bulunuluyordu. İbn-i Ömer, Haccac'a haber göndererek, “Allah'tan kork ve insanlara taş atmaktan vazgeç.” dedi. Haccac, tavaf ve sa'yler tamamlanana kadar bu dileği yerine getirdi ancak menâsik (Hac ibadetine dair vazifeler) tamamlanınca yeniden taşlamaya devam ettiler.
Evet, İslâm dünyası da modernleşti. 1400 sene önce Haccac'ın kurduğu mancınıkların, Mekke'deki Müslümanlar'a nasıl göründüğünü bilmiyoruz. 21. yüzyıldaki görüntü ise olsa olsa böyle bir şeydir.
FITRAT, YİNE FITRAT...
Taşlama esnasında İbn'ül Esir göğün gürlediğini ve bu sesin taşların sesini bastırdığını söylüyor. Şamlıların bundan ürküp geri çekilmesi üzerine Haccac, bizzat mancınığa taş yerleştirerek çekinenleri yüreklendirmiş. Sabah olunca yıldırımların düşüp Haccac askerlerinden 12'si çarpılınca Haccac, modern insanlara çok tanıdık gelen bir izahatta bulunuyor: “Bunlar normal tabiat hadisesidir, müjdeler olsun, zafer yakındır!” Ertesi gün kuşatılan Zübeyr'in askerlerinden birkaçı da yıldırımlardan ölünce Haccac, “İşte onlar da yıldırımlara hedef oluyorlar, siz itaat üzeresiniz, onlar ise yoldan ayrılmış bulunuyorlar.” demiş.
Bu hadise eğer doğruysa, İslâm tarihinde, “Bu gibi şeyler hadisenin fıtratında var” türünden rasyonel açıklamaların ilki denebilir! Sonuncusu ise inşaat şirketinin yaptığı mânidar “Takdir-i İlâhi” savunması. İş ihmâllerini ‘fıtrat'a bağlamak demek ki İslâm coğrafyasında beceriksizliğin kamuflâjı haline gelmiştir.
Kuşatma uzun sürmedi, 6 buçuk ay devam eden açlık, muhasara altında bulunanları mancınıklardan daha çok güçsüz bırakmıştı. Neticede Abdullah bin Zübeyr, Haccac tarafından katledildi ve Emevi saltanatı rakipsiz kaldı.
DİNDAR VE KİNDAR; YALAN ÇELİŞKİ!
Minik bir not ekleyelim buraya: Haccac vadesiyle öldüğünde İslam alimleri ona rahmet dilememişler, Hasan Basri, “Yarabbi onu ortadan kaldırdığın gibi sünnetini de kaldır.” diye dua etmiş, Ömer bin Abdülaziz şükür secdesine kapanmış, İbrahim en-Nehai, sevincinden ağlamış; halbuki aynı kaynaklar Haccac'ın Kur'an'a çok hürmetkâr, mala-mülke düşkün olmayan biri olduğunu söylüyor.
KUR'AN'IN HİKMETİ EZELÎ VE EBEDÎDİR
İnşaat vinçleri etrafında yükselen azametli Babil kulelerini ve aralarında neredeyse sığıntı gibi duran Kâbe'nin eşsiz tevazûunu görünce işte bunları hatırladım. Tarih, ondan ders çıkarmayanlar için adeta tekerrür ediyor. Haccac da, mancınık taşlarından yıpranan Kâbe'yi tamir ve ihya ettirmiş, Hac hizmetlerine çok emek vermişti fakat siyasî sebeplerle Kâbe'ye zararı dokunan ilk Müslüman olmaktan kurtulamadı.
Fil Sûresi, 1500 sene önce olup bitmiş bir hadisenin hikâyesi değildir sadece. Kur'an'ın her âyeti, her nüktesi, her hikmeti yaşanmakta olan ve yaşanacak olaylara da bir İlâhi atıf olarak okunmalıdır:
-Görmedin mi Rabbin ne yaptı fil sahiplerine!