Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bugünlerde kendinizi pek güçlü, pek neş'eli hissediyor olmalısınız; haklısınız, öyle bir eyyamdayız ki at da sizin meydan da. Dirsek temasına girdiğiniz güç kaynağı size adeta on sekizlik delikanlılar gibi tükenmezlik hissi uyandıran bir yaşama sevinci ve heyecanı telkin etse gerektir. Belki biraz yorgunluk, hepsi o kadar; kimin daha güçlü olduğunu ortaya koyan bir kuvvet denemesinin kısa süren yorgunluğu. Zafer kazanmak kolay değil elbette, zaferin yorgunluğu tez geçer; insanı asıl çökerten yenilmenin kahrıdır. Sevinmek, gururlanmak, geleceğe ümitle bakmak hakkınız. Ancak çocukların kapıldığı türden bir iyimserlik mutluluğunuzu kat be kat artırıyor gibidir sanki. Hiç ölmeyeceğini zannedenlerin nefes alıp verdiği müddet içinde kendini ebediyet davasında haklı sanmasına benzeyen bir iyimserlik olmalı bu. Doğrusu öyle görünüyor ki, "alem buysa kral sizsiniz" ve bütün idrak melekeleriniz size bundan başka bir alem olmadığını fısıldıyor.

Belki hoşunuza gitmeyecek; ama dünyanın bütün kralları, tükenmeyecek sanılan servet sahipleri, arzusu ağızdan çıkar çıkmaz yerine getirilen muktedirleri de bir zamanlar küçük zaferlerden sonra kendilerini sizler gibi mutlu ve "doğrulanmış" hissetmişlerdi. Onlar ki yeryüzünde hükümranlıklarını tehdid eden bir kuvvete rastgelmedikleri için sizler gibi mağrur idiler, asla yanılmayacaklarını, asla yenilmeyeceklerini, hiç hastalanmayacaklarını, hiç mutsuz olmayacaklarını ve günün birinde asla ölmeyeceklerini sanıyorlardı.

Aslında onların satıhta gezinen bütün büyüklenmeleri ve nefislerine duydukları sarsılmaz güven, hiç ölmeyeceklerini farz etmekten ileri geliyordu. Bir insanın hiç ölmeyeceğine inanması skolastik mantığa göre saçma görünür; bütün canlılar ölür ve el kadar çocuk bile bu hakikati bilir. İnsanlar içinde bir zümre vardır ki skolastik mantığa teslim olarak günün birinde öleceklerini bilmelerine rağmen o meş'um günün henüz çok uzaklarda olduğunu zannederler. Ölümün vaktinden haberdar olmamak, onlara ölümü hiç başlarına gelmeyecek kadar uzak ve ciddiye almaya değmez bir ihtimal gibi gösterir; bilmelerine rağmen ölmeyecek gibi dünyaya tutunmaları ve tam bu noktada insanlık zıvanasından çıkmaları hep bu yüzdendir.

Size çok beylik bir laf gibi görünecek ama birilerinin hatırlatması gerek: Hepimiz öleceğiz beyler, siz de öleceksiniz ve mutlaka öleceksiniz. "O güne kadar çok var, bir günün beyliği beylik" diye düşünerek gönlünüzü ferahlatabilirsiniz; ama siz de pek iyi biliyorsunuz ki her canlı gibi günün birinde mutlaka öleceksiniz.

O gün krallığınız bitecek, mutluluğunuz solacak ve tükenmeyecek gibi görünen yaşama sevincinizden eser kalmayacak. Bir gün öleceğinizi bilseniz bile çoğunuz için o anın mutlak bir son gibi algılandığını seziyorum. "Evet öleceğim ama nasıl olsa ölümden sonrası yok." diye düşünebilirsiniz; peki, ya ölümden sonrası da varsa ne yapacaksınız?

Bugün milyonlarca masumun, zayıfın, malulün, yetimin ve insanın vebali sizin omuzunuzdadır ve siz hala onlara insanla hayvan arasında kalmış üçüncü-beşinci sınıf bir mahluk muamelesi reva gördüğünüzün farkında bile değilsiniz. "Onlar için neyin iyi olduğunu ancak biz biliriz." böbürlenmesi içindesiniz, onlara şekil vermek, onların kafalarının içini yönetmek iddiasında ısrarlısınız. Kendinizi ötelerden haber getiren bir "çağdaşlık" peygamberi sanıyor ve insanlar için ancak sizin uygun gördüğünüz ilacın şifa getireceğini sanıyorsunuz. Bilmiyorsunuz ki size bu akılları verenler, henüz aklınıza bile getirmediğiniz hesap gününde sizden daha zelil ve zavallı halde bulunacak.

Hesap gününe inanmanız veya inkar etmeniz sizin açınızdan bir şey değiştirmiyor; çünkü siz bir "hesap günü"nün mevcudiyetine inanmayan inançlar nezdinde bile matah bir iş yapıyor değilsiniz. Sizin gibilerin ebedi akıbetlerini "kitap"ta okudukça sizler için bile dehşete kapılmamak elimizden gelmiyor.

İnsan yerine koymadığınız milyonlarca masum ve mazlum gibi günün birinde siz de ölümün -size soğuk ve dehşetli görünen- duvarına çarpacaksınız; o gün artık keyfi davranamayacaksınız, o gün sizi himaye edecek dünyevi bir iktidar olmayacak, o gün alıştığınız ayrıcalıklardan hiçbirini bulamayacaksınız, o gün kendi ellerinizle yaptığınız kanunların hüküm dairesinde olmayacaksınız, o gün güvendiğiniz dağlara kar yağacak, o güne kadar ne idiyseniz öyle tartılacaksınız.

O gün masumların ve mazlumların asla aldatılamayacağı ve mutlaka her borcun ödeneceği gündür ve görülüyor ki sizin sırtınıza yüklenen vebal, hesabını veremeyeceğiniz kadar ağırlaşmıştır. O günün hakimi sizin nüfuz ve kudretinizin erişemeyeceği kadar "adil", hiçbir kuvvetin saptıramayacağı kadar "müstakim" ve hiçbir mazlumun ahını yerde koymayacak kadar "müntakim"dir.

Ben sizin yerinizde olsam hesabımı o güne bırakmazdım çünkü günün birinde hepimiz öleceğiz, siz de öleceksiniz, mutlaka öleceksiniz ve neyse ki öleceksiniz!

Eski zamanlarda tekke duvarlarına "ölümü unutma" yazarlarmış; "Momento mori!"

Momento mori vre; Türkçesine aldırış etmiyorsunuz belki Latincesi işe yarar.