Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Soz ucar yazi kalir" kelam-i kibarinin kunt gercekligi, daha can acitici bir uslupla da karsima cikabilirdi; belki de "nerden bilecek" fufursuzlugu ile bundan dort sene evvel kaleme aldigim bir paragrafin hesap pusulasi, nazik bir eda ile onume konuldu: Postacinin elime tutusturdugu kalin zarfin icinden bir kitap cikti; kitabin icinde bir mektup; mektubun icinde orselenmis bir sair yureginden damladigi asikar birkac damla kan lekesi!

Hicabimi sizinle paylasabilmem icin dort sene once Turk Edebiyati dergisi icin yazdigim "Sairler ve Siir Aleyhindedir" baslikli yazidan bir paragraf iktibas etmeme izin veriniz:

"Adam, 'sairsem bedelini odedim' diyordu. Bilenlere sordum; hapis yatmisti, aci cekmisti ve siiri ciddiye almisti. Bunun hakikaten iyi siire bedel olup olmayacagini dusundum; karar veremedim.

Siirin bedeli nedir ki ey okuyucu?

Odemek zorunda oldugum bedel, aslinda muphemin kesafetini artirmak icin kendine ve okuyucularina eza etmek degil, manayi, icazi ve aleniyeti feth ve serhten ibarettir."

Postadan cikan mektup iste o "adam"dan geliyordu. Benim "adam" diye tesmiye ederek kucultucu bir sigaya hapsettigim zamirin ardinda bir insan vardi ve ben o mechul zamire atifta bulunurken, nasil tahripkar olabildigimi fark etmistim. Ismi Nazir Akalin'di; sairdi, sairini ve kunyesini gafletle okuyucudan esirgedigim siir Harman dergisinin 15. sayisinda yayinlanmisti ve "Yurekte Buyuyen Eylem" ismini tasiyordu; soyleydi:

"Sairsem bedelini odedim / zamana kaybetmenin mantigini ogrettim / yoklugun kandilini yakip astim / zindandaki mihraba / ah ruzgar okyanusunda / ozlemleri saclarima ususen bir ucurtma / kalbime denizlerin utancini koydu da / aradigim hicbir seyi bulamadim ruyada / elbet gunu gelir a gulum / ceker gider de ruhum / golgem kalir dunyada."

Sair Nazir Akalin, Akit gazetesinin 6.8.1997 tarihli nushasinda "Siirin Bedeli" baslikli bir yazida cevap hakkini kullanmis ve nezih bir kelam ile soyleyecegini soylemisti; bu yaziyi vaktinde goremedigim icin muteessirim; gorebilseydim bu hicap borcunu daha once ifa edebilirdim. Akalin'in son derece hakli olarak dile getirdigi su ifadeye karsi kendimi mudafaa etmem imkansiz: "Adimizi anmaya veya kaynagini gostermeye gerek gormeksizin (...) elestiren..."

Dogruydu; o esnada elime gecen bir dergide "dogranacak" sair ararken gozum, "Sairsem bedelini odedim" misrainin ardindaki iddiali ve kendinden emin soyleyise takilmisti ve ben, sairin ismini zikretmeden ve kaynagini gostermeden, sanki "anonim" bir turkuden bahsedercesine hincimi Nazir Bey'den cikarmistim; yaptigim yanlisti, yakisiksizdi ve ayipti.

Sayin Nazir Akalin'dan ozur diliyorum ve helallik istiyorum.

Siirin bedeli meselesinde Sayin Akalin'in dermeyan ettigi delilleri hurmet ve anlayisla karsiliyorum; bu, suphesiz pek enfusi bir mesele ve ben konuya bir sairle ayni yerden bakmadigimin farkindayim; bir baska ifade ile "Sairler ve Siir Aleyhinedir" baslikli yazida ileri surdugum goruslerde hala israrliyim. O gunden bu yana goruslerim degismis olsaydi bunu itiraf etmekten zevk duyardim. O esnada meseleye "vuzuh" nokta-i nazarindan bakiyordum ve hala ayni yerdeyim; ne var ki "vuzuh"un en "vazih" tarifini sadece kendime mal etmekten haya ederim. Suphesiz her sairin kendine mahsus bir mana alemi vardir ve biz bu yuzden siire "ust dil" payesini vermekten cekinmiyoruz. Esasen bir nasirin, bir sairle "vuzuh" gibi cok su goturur bir kavram etrafinda ihtilaf etmesini tabii karsilamak gerekir. Bu konuda gayr-i tabii olan kunye zikretmemek nezaketsizligi idi; "zamir"in ardini flulastirmak ve sozu sahibinden koparmakti; sairin yorumu tartisilabilirdi; ama carpan bir yuregi "laedri"den saymak tavri "vuzuh"a sigmiyordu.

Soz ucuyor, yazi kaliyor; bazen medlulunu pek iyi bildigimizi sandigimiz bir lafzin ilige kadar islemesi icin kalin bir zarf icinde de olsa tecessum etmesi gerekiyor; ben dersimi aldim; ikazini, bir saire yarasir bir zerafet uslubu icinde ilettigi icin Sayin Nazir Akalin'a sukran borcluyum.

Sahi siz, Nazir Akalin'in "Kanayan Simya" (*) ismiyle nesrettigi yurek vuruntularini okumus muydunuz?

(*) Nazir Akalin, Kanayan Simya, Beyan Yayinlari, Istanbul, 1998