Atladım havuza

‘Erken seçim var diye tercih değiştiren yurdum insanı kalmış mıdır acep?' diye homurdanırken baktım aa, yerde güzel bir gazetemizin magazin eki.

Karatay hocam diyesiymiş ki, “Günde üç saat havuzda kulaç atın, faydasını görmezseniz ben de ne olayım!” Milleti bilmemne yerine koyarak oynanan koalisyon tuluâtları zaten tansiyonumu bilmemkaçlara getirmiş, belki faidesi dokanır ve dahi Canan hocamın da elbet bir bildiği vardır diyerek gördüğüm ilk havuza balıklama atladım; açıyı iyi tutturamamış olmalıyım ki göbek ve göğüs nahiyelerinde ani bir yanma ile beraber şaak diye bir ses duyunca balıklama değil, göbekleme yaptığımı anladımsa da üstünde durmadım. Su çok iyi geldi, müthiş bir ferahlama hissi yayıldı içime. Bizim oralarda ‘Dulunma' derler; bi dulundum, bi daha bi daha...

Sudan çıkınca artık farklı bir insandım. Bakış açımın tamamen değiştiğini hissettim ve anlamsız bir mutluluk ve iyimserlik hissiyle dolup taşıyordum. Sanki havuza değil de endorfinle (mutluluk hormonu) dolu bir su tankına atlamış ve dulunurken de hep ağzımı açık bırakmışım gibi saadetten ışıl ışıl ışılamaya başladım. Renkler canlandı, görüntüler güzelleşti, bir hafifledim, bir güzel oldum. Bali de böyle yapıyormuş!

O esnada telefon çaldı. Gazeteden editörüm arıyor ve yazıyı mutlaka 3500 vuruşa bağlamam ve saat 17'den önce göndermem gerektiğini hatırlatıyordu. Cevaben, ‘Yanlış numara kardeş; ben az önce havuza atladım hayatımın anlamı değişti. Kendinize başka yazar bulun, baay' dedim ve telefon rehberindeki bütün muzır, paralelci arkadaşların isimlerini güzelcene silip bir koşu bayiye koşarak kendime şöyle okkalı bir Star gazetesi aldım. Üstümden sular sıza sıza parktaki gölgelik banka oturdum. Oh yahu dedim, dünya varmış!

Manşet, ‘Haydi seçime'. E, tabii, formüller tükenince elbette millî irade yine gündeme gelecek. Bizimkiler istikşaf yapacağız diye sabır taşı oldular canım, onlara da yazık. Aslan gibi çocuğun adı Müstekşifzâde Ömer'e çıktı! CHP'nin derdi, Ahmet Beyimizi gaflette yakalayıp İmam-Hatipleri kapatarak kündeye getirmek. Başka arzunuz? Ahmet Bey âlim adam, fâzıl adam, prensipli, müdebbir, ulu bir insan. Sağ üstte dünyalar güzeli büyük reisimizin, alçakların yüreğine korku salan bir vecizesi, ‘Korkaklar için zafer yoktur. Bunların sakın güçlü olduğunu filan zannetmeyin; alçakların çıkacağı tümsek düşüştür' Vur reis vur! Az bile bu işbirlikçi vatan hainlerine! Son cümleyi pek anlamadım ama vardır onun bir bildiği canım. Baksana herifler seçim gecesi zafer kazandık diye lorge lorge halayına durdular, reis'ül âzâm bi istihâreye yattı; iki ayda bunları eşekten düşmüş karpuza çevirdi. Dehâ azizim dehâ ve bu âşikâr hakikati göremeyen ben ve benim gibi zavallıları hâlâ adamdan saymak hakikaten büyük lütuf oluyor. Derken altta emniyette temizlik haberi; 266 paralel polis şefi emekli. İşte bu yanlış! Niçin uğraşıyorsun kardeşim, at meslekten, tık içeriye; özlük haklarını da iptâl et. Uğraşsın dursunlar.

Bakalım şimdi emekli genelkurmay reisimizin va'dettiği ordu içindeki paralelci temizliğini bekliyoruz heyecanla; söz verdi çünkü. Ne anlamlı, ne güzel konuşmaydı; ona verilen madalya hiçbir göğüste bu kadar güzel durmaz vallahi...

Köşe yazarlarına geçtim; yav ben bu zatların kadr ü kıymetini bilememişim... Ne muazzam tesbitler; ne ufkî, şâkûlî, arîz ü amîk tahliller. Arkadaşlar resmen vantilâtör tesiri yaptı bende. Ruhum yelpâzelendi, içim inançla, imanla doldu. Karar verdim, havuz medyasının alayına abone olacağım, yıllık ve üstelik peşin ödemeyle. Şimdi bir koşu hemen yazılıyorum partiye; hemen ardından ‘Paralel medyanın gizli dümenleri' yazı dizisine başlayacağım. Artık bir muhtarlık verirler heralde.

Havuz havuz... Mutluluk menbâı. Dulunurken ağzınızı açmayı unutmayın ama...


Kaynak (Arşiv)